Nihayet sıra yazmayı günlerce ve haftalarca ertelediğim gazozlara geldi. Şurada kısa da olsa gazoz serisine bir başlangıç yapıp Anadolu’nun öne çıkan gazozlarıyla Türkiye piyasasında hakim olan yabancı gazozlara dair kısa bir şeyler yazmıştım. O yazıyı kaçıranlar varsa bu yazıyı okumadan bir göz atmak isteyebilirler. Sıra Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş gazozlarına geldi. Yüz akımız gazozlarına…
Farklı yörelerin gazozlarını seviyorum. Aynı aromaya sahip olsa bile farklı şehirlerde üretilen gazozlar o şehre dair izler taşıyor. Gazozun ana maddesi su olduğuna göre her yörenin suyu gazoza ayrı bir tat veriyor. Gerçekten bu topraklarda tamamen bize ait olan bir şey varsa onlar da birbirinden özel gazozlardır. Örneğin Urfa’nın Yudum Gazozu, yörenin kültürüne yakın acımsı tadıyla insanı hayrete düşürüyor. Yudum’u bir kenara bırakıp Mersin’in Ankara Gazozu‘nu alıyorum elime ve bir ferahlık kaplıyor içimi, anlatılmaz, içilir!
Daha önce ilk yazıdan sonra direkt olarak gazozları yazmaya başlayacağımı söylemiştim. Ancak gazozları yazmak düşündüğümden uzun sürecek. Her birine hakettiği değeri vermek için yazıları kısaltmamanın iyi olacağını düşünerek konuyu biraz daha açmaya karar verdim, tabii ki bu üşengeçlik devam ettiği sürece yazılar da gecikmeye devam edecek, ama olsun nihayetinde başlamak da bitirmeye yaklaştığımız anlamına gelir. Dolayısıyla bu yazıda Anadolu’muzun unutulmaya yüz tutan gazozları ve Türkiye’deki gazozların tarihçesi hakkında derleme kısa bilgiler bulacaksınız. Sonraki dönemlerde koleksiyonumdaki gazozları bölgelere ayırarak yazmaya çalışacağım. Ben bile ortaya çıkacak yazıları bekliyorum, durum o derece, umarım her şeyden önce benim beklediğime değer!
Ben sözü fazla uzatmadan Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek kitabının yazarı sevgili Ayfer Tunç’a sözü bırakıyorum.
Çocukların gözdesi gazozdu. Artık su muamelesi yapılan gazozlar, sabit gelirli aileler için pahalı bir içecekti. Küçük şehirlerde sıcak yaz günlerinde konu komşuyla birlikte çay bahçesine gidilirdi. Önceden sadece bir gazoz içebilecekleri konusunda tembihlenen çocuklar garsonun gazozu açmadan getirmesini tercih ederlerdi. Çünkü garson gazozun kapağını açarken çıkardığı o ses çocuklara müthiş haz verirdi. O zamanlar kalınca, yağlı kağıttan yapılan pipetlere kamış denir, gazoz şişesinin içine bu kağıt pipetler konur ve çocuklar gazozla oynamaya başlarlardı.
O zamanki gazozların çocukların arasındaki adı sade, meyvalı, kola değil; beyaz gazoz, sarı gazoz, kara gazozdu. Coca Cola’ya “Koka Kola” değil “cococola” denir, bazıları Pepsi’ye düşkün olurlardı. Yurt çapında bilinen ve bulunan Uludağ, Yedigün, Fruko, Çamlıca, Elvan, Ankara Gazozu gibi gazozların yanı sıra, her şehrin küçük imalathanelerinde üretilen ve sadece o şehirlilerin bildiği kendi gazozları da vardı. Adapazarı’nın yöresel gazozu Neşe Gazozu, Balıkesir’inki Fertek Gazozu’ydu. Bunlar ünlü markalara göre daha ucuzdu, okul kantinlerinde, sinemalarda, büfelerde en çok yerel gazozlar satılırdı.
En çok biriktirilen şey gazoz kapağıydı. Gazoz kapağı biriktirmenin bir raconu vardı. Az bulunan gazozların kapakları daha kıymetliydi. O yıllarda Pepsi ve Coca Cola yerel gazozlara göre daha pahalı olduğu için, kapakları da doğal olarak daha kıymetliydi. Bira kapağı toplayanlar, bakkal önlerinden çok, şehir içindeki tekel büfelerinin önlerinde aranırlardı. Bu işi ciddiye alan çocuklar topladıkları gazoz kapaklarının envanterini tutarlardı. Küçük bir deftere, 35 Çamlıca, 42 Yedigün, 15 Pepsi, 9 Tekel Birası, 8 Tuborg, 66 Neşe Gazozu, 24 Elvan gibi, ellerinde hangi kapaktan kaçar tane bulunduğunu yazarlardı. Çok gazoz kapağı olan çocukların itibarı da büyük olur, beş yüz adet kapak dilden dile geçerken, abartılarak on bin kapağa kadar çıkardı.
İstanbul’da gazoz severler için cennet gibi bir yer var. Beyoğlu’ndaki Avam Kahvesi‘nden söz ediyorum. Küçük, sıcacık bir kafe olmakla beraber içeriye girdiğiniz an yaklaşık 20 yıl geçmişe dönüyor gibisiniz. Masalardaki gazozlar bir yana, posterler ve solo testleri keyifli bir ortam sunuyor. Avam Kahvesi’nde yaklaşık 20 kadar Anadolu Gazozu stok durumuna göre bulunabiliyor. Farklı gazozları tatmak için uğramanızı tavsiye ederim. Masalarda benim hediyem Neşen Gazozu veya Yudum Gazozu‘nu görürseniz bana da haber verin! Avam Kahvesi’nin gazoz ansiklopedisi tadındaki menüsünden Türkiye’deki gazoz tarihine şöyle bir göz atalım;
Fransızca gazeuse sözcüğünden Türkçeleştirilen ve meyve esansı şeker ve karbon asidiyle yapılan ve basınçlı hava ile şişelere doldurularak hazırlanan alkolsüz bir içki olan gazoz, maden suyuyla beraber 1890’larda hayatımıza girdi. Niğdeli bir Rum olan Aleksandr Mısırlığoğlu, Fransa’dan getirdiği gazoz yapım makineleriyle Ligor Bazlamacıoğlu ve Leon Şar’ın da ortaklığında Karaköy’de ilk gazoz imalathanesini kurdu. Mısırlıoğlu adıyla piyasaya çıkan bu ilk gazozu Hasan Bey, Hürriyet (1908), 1917’de Beyaz Ruslar tarafından çıkarılan Neptün ve Cumhuriyet (1923) vb. gazozlar takip etti. Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar gazozlar, şişeleriyle olduğu kadar sifon adı verilen seyyar tezgahlarda da satılırdı. Cumhuriyet’in ilanı sonrası 1930’larda hız kazanan gazoz üretimi 1960’lara varıldığında bine yakın üreticiye ulaşmıştı. Özellikle 1980 sonrası küresel içecek markalarının Türkiye piyasasına girmesiyle yerel gazoz üreticileri rekabet gücünü kaybetti ve hızla kepenk kapatmaya başladı. Bütün bunlara karşın halen yüze yakın yerel gazoz üreticisi faaliyetini sürdürmektedir.
Yazıyı buraya kadar sıkılmadan okuduysanız eğer Kapak Olsun Belgeseli’ni izlemeye hak kazandınız! Yönetmenliğini Burak Serkan Çetinkaya’nın üstlendiği 2011 yapımı ödüllü Kapak Olsun Belgeseli Türkiye’nin gazoz hikayesini gözler önüne seriyor. Biraz da hüzünlü olan gazozların hikayelerini izlerken keyif alacağınıza eminim. Unutmadan izlemeye başlamadan yanınıza birkaç tane gazoz almak isteyebilirsiniz! Belgesel toplamda 30 dakika olsa da internet üzerinden tamamına ulaşmak mümkün olmadı, yapım şirketine attığım mail de cevapsız kalınca maalesef belgeselin devamını izleyemedim, ilk 16 dakikası da oldukça güzel olsa da insan devamını merak ediyor. Tamamına ulaştığımda güncellemeyi umuyorum.