Portekiz’e seyahat fikri nicedir içime düşmüştü. Bir boşluk yakalamak için gözüm hep takvimdeydi. Hem Lizbon’u hem de Porto’yu içine alan bir gezi planlıyordum. Beş günlük bir boşluk her iki şehir için de yetecek gibi duruyordu, ancak ben o kadar bekleyemedim. Türk Hava Yolları’nın Porto uçuşlarının başlamasının ardından Lizbon’u pas geçerek soluğu Portekiz’in ikinci büyük şehri Porto’da aldım.THY’nin 4 saat 50 dakika süren Porto uçuşunun Avrupa kıtasındaki en uzun rotası olduğunu da ekleyeyim, gerçekten iki buçuk saatte kendimizi Avrupa’nın göbeğinde bulduğumuzu düşünürsek Porto bize biraz uzak kalıyor.

Türk Hava Yolları’nın İstanbul’dan 4 saat 50 dakika süren Porto uçuşunun Avrupa kıtasındaki en uzun rotası olduğunu belirteyim. Gerçekten iki buçuk saatte kendimizi Avrupa’nın göbeğinde bulduğumuzu düşünürsek Porto İstanbul’a biraz uzak kalıyor ama Porto yolda geçireceğiniz ekstra bir iki saate değiyor.

IMAG2131

Ziyaretçilerin şehirdeki gezilerini kolaylaştırmaya çalışan turist canlısı şehirleri seviyorum. Porto “Tourists are welcome” tabiriyle gezi literatürüne giren bu terimin hakkını veriyor. Bırakıyorum gidip turist bilgilendirme masalarını bulmanızı, daha güvenlik kontrolünden çıkarken çok zarif bir hanımefendi, yüzünde şehre hoş geldiğinizi size hatırlatan bir gülümseme ile, elinize Porto’nun şehir haritasını tutuşturuyor. O an aklımdan geçen, “daha ne isteyebilirdim ki!”

Havalimanı gerçekten oldukça pratik… Pasaport kontrolünü geçtikten sadece birkaç dakika sonra sizi şehre götürecek metro istasyonunda olacaksınız! Metro istasyonundan alacağınız biletler ile şehre ulaşmanız ortalama 30 dakika sürüyor, üstelik sadece 2,45 avroya! Porto şehri metro istasyonlarına göre bölgelere ayrılmış durumda, her istasyonda gideceğiniz bölgenin uzaklığına göre yerleştirilmiş tablolar bulunuyor. Biletinizi bu tabloya göre alıyorsunuz ve fiyatlandırma gideceğiniz mesafeye göre yapılıyor. Bir durak gidenle on durak giden bir olur mu hiç? Tabii ki de olmaz. Bu yaklaşımı oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim.

Alacağınız biletler Porto’daki tüm ulaşım araçlarında geçerli. Kartlarınızı sakın atmayın çünkü kartlar aynı makinelerden tekrar doldurulabiliyor. Kart ücreti 0,60 avro, kartınızı saklarsanız dönüş için sadece 1,80 avro ödeyeceksiniz. Bunun üzerinde duruyorum çünkü Lyon’daki Rhone Express ile benzer mesafeye gidiş dönüş 27 avro ödeyince Porto’yu sevmek için bir neden daha yaratıyorum kendime!

IMAG2126Üç günlük gezimin bir gününü okyanusun serin sularına ayırmayı planlamıştım. Ancak gittiğim gün yağan yağmur bana sürpriz yapınca okyanus gezisini sonraki sefere bırakmaya karar verip tüm zamanımı şehir merkezinde geçirdim. Hemen hatırlatmalıyım ki Porto’nun mevsimi yumuşak Akdeniz iklimine benzese de okyanusun etkisiyle ani yağmurlar bastırabiliyor, hangi mevsimde olursanız olun yağmurluğunuzu yanınızdan ayırmayın. Ayrıca kıta Avrupa’sının aksine Porto’nun coğrafi yapısı oldukça engebeli, tipik Roma İmparatorluğu yerleşimi burada da görülüyor. Tepelerden tepelere yürürken yorulmayı göze alın.

Porto Gezilecek & Görülecek Yerler

Porto ziyaretiniz sırasında kalacağınız bölge Trindade, Aliados ve Bolhao metro istasyonu üçgeni içerisinde yer alırsa tüm merkezi yürüyerek dolaşabilirsiniz ve her anı şehri yaşayarak geçirebilirsiniz.

Porto’nun hemen her yerinden adeta tarih fışkırıyor. Porto yalnızca tarihi bir değil, aynı zamanda tarihi dokusu çok iyi korunmuş bir şehir. Oporto Şehir Merkezi ile beraber UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Riberia Bölgesi, eski kiliseleri, daracık sokakları, seramik kaplı yapıları ve taş binalarıyla büyülü bir atmosfere sahip.

St. Ildefonso, Trindade ve Clerigos kiliseleri şehrin en önemli ve tarihi yapılarının başında geliyor. Hemen hatırlatmam gerekir ki Portekizliler, Avrupa’nın geri kalanına oranla oldukça dindar bir halka sahip, özellikle de yaşlı kesim kiliseleri dolduruyor. Benim ziyaret ettiğim tüm kiliseler neredeyse tamamen doluydu, dolayısıyla fotoğraf çekmek isteyenler ibadet eden insanların hassasiyetini dikkate almalı.

Saint Ildefonso Kilisesi

Daha önce aynı noktada bulunan bir kilisenin yıkıntılarından yapılan ve ismini Portekiz’de misyoner faaliyetlerde bulunan bir İspanyol din adamından alan St. Ildefonso Kilisesi, kentin önemli tarihi yapılardan biri. Batalha Meydanı’nda yer alan kilise, Portekiz ağırlıklı olmak üzere İspanya’da da görülen bir mimari biçim olan “Azulejo” (seramikler üzerinde anlatılan hikayeler) tarzında yapılmış. Porto’da hemen hemen bütün kilise ve binalarda bu seramik çalışmalar görülebilir.

Clerigos Kulesi ve Kilisesi

Şehrin önemli sembollerinden biri olan Clerigos Kulesi ve Kilisesi’nin yapımı 18. yüzyıl ortalarına dayanıyor. Barok mimari örneklerinden olan kulenin seyir terasından tüm şehir merkezini izlemeniz mümkün. Bunun için 3 avroluk biletlerden almalısınız. Yukarıya daracık merdivenlerden çıkıyorsunuz; 75 metre yüksekliğindeki kulede tam 240 basamak bulunuyor. Merdivenlerin atmosferi bana neredeyse Paris’teki Notre Damme’ı hatırlatacak kadar büyüleyiciydi.

image

Ribeira Bölgesi ve I. Luis Köprüsü

Douro Nehri üzerinde yer alan Ribeira Bölgesi Porto’nun ilk yerleşim merkezini oluşturuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bölge yüzlerce yıllık binaları, daracık sokakları, rengarenk atmosferiyle sıra dışı bir atmosfere sahip. Douro Nehri kıyısında bir yürüyüş eminim iyi gelecektir. Kıyı boyunca uzanan kafe ve barlarda Portekiz deniz ürünlerinin tadına bakabilir, akşam canlı müzik eşliğinde Porto şarabının tadına bakabilirsiniz.

Porto şaraplarıyla ilgileniyorsanız hemen karşı kıyıda yer alan şarap mahzenlerini gezebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken Mimar Eiffel’in imzasını (Evet, bildiğimiz Eiffel) taşıyan çelik köprüden geçerek şarap mahzenlerine ulaşmak. 130 yıllık köprünün alt katından arabalar ve insanlar geçerken, üst katında ise raylı sistem yer alıyor. Özellikle üst katından Ribeira bölgesi gözünüze daha bir güzel gelecektir. Şarap mahzenlerine gelince, Taylor ve Graham’s mahzenlerini turlara katılarak gezebilirsiniz. Farklı bir deneyim için birkaç saatinizi bu bölgeye ayırmalısınız.

image

Livraria Lello & Irmao

Porto turistleri yalnızca tarihi yönüyle değil, kültürel yönüyle de kendisine çağırıyor. Açıkçası benim de çok merak ettiğim yerlerden biriydi Clerigos sokağında bulunan Lello Kitabevi. Burası Portekiz’in en eski kitapçısı olmakla beraber ünlü seyahat rehberi Lonely Planet tarafından dünyanın en güzel 3. kitapçısı seçilmiştir. Harry Potter serisinin yazarı J.K. Rowling’in Porto’da kaldığı yıllarda bu kitapçıda romanını yazması kitapçıyı oldukça popüler bir hale getirmiş. Ünlü döner merdivenleri J.K. Rowling’e ilham kaynağı olmuş. Ayrıca tavanındaki mozaik resimleri kitapçıya çok güzel bir atmosfer vermektedir.

Lello Kitabevi’ni mümkünse öğleden önce ziyaret etmenizi önereceğim, ziyaretçi sayısı hiç düşmediği için gerçekten çok kalabalık. Kalabalık derken gerçekten iğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık… Gerçekten, inanın çok kalabalık… 🙂 İnsanlar hücum edercesine akın ediyor, boş bir poz yakalamak için saatlerce bekleyebilirsiniz ve şekilde görüleceği üzere ışık size o anda bir sürpriz yaparsa fotoğraflar böyle kötü çıkabilir. Bununla beraber kitabevinin atmosferine diyecek yok, tamamen ahşap ve gerçekten büyüleyici bir ortamı var.

image     image

image

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim, kesinlikle ziyaretçilerden ücret alınmalı, belki 1 avroluk sembolik bir ücreti olabilir, çünkü gerçekten inanılmaz bir kalabalık var. Böylelikle bu tarihi yapının korunmasına bir katkı sağlanabilir.

FC Porto Müzesi vs Dragao Stadı

imageEsasında FC Porto Müzesi ve Dragao Stadı ayrı bir makaleyi hak ediyorsa da burada küçük bir parantez açmaktan alı koyamayacağım kendimi.

Porto’daki neredeyse tüm metro hatları Dragon Stadı’nın yanından geçiyor, bu sporseverler için harika bir şey olmasının yanında ulaşım ağını hala oturtmaya çalışan ülkelere de ders verir nitelikte.

Müze ve stat için biletler ayrı satılıyor. 15 avroya hem müzeyi gezebilir hem de stat atmosferini yaşayabilirsiniz. Ancak stat bireysel gezilemiyor, saat 12.00’de başlayan rehber eşliğindeki tura katılmalısınız.

Müze girişinde Porto tarihine damgasını vurmuş heykeller sizi karşılıyor. Gözler hemen Porto’nun efsanesi Mourinho’yu buluyor. Ayrıca kulübün resmi dergisi Dragoes’in tüm sayılarının yer aldığı sergi de ilgi çekici. Porto Müzesi’nden önce Dortmund BVB ve FC Barcelona müzelerini de gezmiştim. Özellikle interaktif uygulamalarla gollerden sevinçlere eski maçları, kulübün geçmişine dair birçok olayın videolarını izleyebiliyorsunuz. Bu açıdan diğer iki müzeyle benzer özellikler taşıyor. Müzede fotoğraf çekmek serbest ancak video kaydı yapmaya izin verilmiyor.

IMAG2127

Müzede yalnızca futbol branşı değil, basketboldan, tenise, bisiklete kadar tüm spor dallarının başarıları bir araya toplanmış. Büyüleyici birkaç saat geçireceğiniz müzede özellikle Avrupa’da kazanılan kupalar ve sunumları oldukça başarılı. Müze saat 10’da açılıyor ama sadece stadı gezmek istiyorsanız saat 12’yi beklemeniz gerekiyor ki müzeyi es geçmemenizi öneriyorum.

Dragon Stadı gezisi rehber eşliğinde gerçekleşiyor. Kale arkasından başlayan gezi, basın toplantı salonu, rakip takım soyunma odaları, maça çıkış koridoru, yedek kulübeleri ve VIP tribününden oluşuyor. Özellikle rakip takım soyunma odasındaki ve koridorundaki Porto’nun başarılarının resmedildiği fotoğraflar rakipler için oldukça moral bozucu olabilir. VIP tribününde kulüp başkanının A-22 numaralı koltuğuna oturarak stadın olağanüstü atmosferine kendinizi kaptırabilirsiniz.

image

image

Porto İçin Son Sözler

Portekiz’in gerçekten gelişmiş bir tatlı kültürü var, kahvaltıda bile bolca tatlı çeşidi bulmak mümkün, ama bunlardan birisi gerçekten ön plana çıkıyor. Tabii ki Pastel de Nata’dan bahsediyorum!

image

Siz de benim gibi tatlı için yaşayanlardansanız dışı çıtır milföy, içi krema/karamel ve süt karışımı Nata’yı çok beğeneceksiniz! Porto’da hemen hemen her yerde bulabilirsiniz. Bolca yiyin, özellikle sabah saatlerinde fırınlardan taze çıkanları kaçırmayın, sevdiklerinize de götürün!

Porto’da ziyaret edilmesi ve mutlaka bir şeyler yenilmesi/içilmesi gereken yerlerden biri de Majestic Cafe. Ünlü kafede soluklanmak için bir şeyler içebilir ve harika mimarisini incelerken, Portekiz mutfağının lezzetlerini tadabilirsiniz. Porto usulü Morina Balığını özellikle denemenizi tavsiye ederim.

image

Majestic Cafe’nin de yer aldığı Santa Catarina Caddesi şehrin alışveriş noktalarından biri. Hemen belirtmeliyim ki Porto’da fiyatlar Avrupa’nın geri kalanına kıyasla oldukça uygun. Hem alışveriş hem de yeme içme olanakları bütçenizi sarsmayacak. Birçok dükkanda Tax & Free seçeneği de mevcut. Özellikle el yapımı deri çantalar bulabileceğiniz onlarca butik dükkan var. Meraklıları güzel parçalar bulabilir. kendisi ortalarda pek gözükmüyor.

Şehir Meclis Binası’nın tüm görkemiyle yükseldiği Aliados Meydanı dünyaca ünlü markalara ev sahipliği yaparken birkaç sokak içeri girip kaybolduğunuzda karşınıza onlarca galeri, butik, eskici dükkanı çıkacak. Özellikle sanat meraklılarının galerilerde çok değerli parçalar bulacağına eminim.

Ne yazık ki şehrin eski simgelerinden sarı tramvay yerini bir içecek markasının reklamına bırakmış. Bu konuda biraz duygusal davranıyor olabilirim ama bu durumdan  hiç memnun kalmadım. Hala her yerde sarı tramvay hediyelik eşyaları görecek olsanız da kendisi ortalarda pek gözükmüyor. Ben her zaman gelenekten yana olmaya devam edeceğim sanırım.

Gece hayatına gelince, çok hareketli bir gece hayatı gözlemlediğimi söyleyemeyeceğim. Gece hayatı bana eğlenmektense sohbet etmek üzerine kurulu gibi geldi ve hoşuma da gitti. Üniversite bölgesinde (Clerigos yakınları) ve yine Bombarda Caddesi etrafında birçok kafe bulacaksınız, genel olarak insanlar ellerinde şaraplarıyla sokaklarda oturuyor. Küçücük bir kafenin önünde genç ve orta yaşlı bir kalabalık gördüyseniz doğru yerdesiniz demektir.

Bitirmeden Porto’nun şahane mimarisine renk veren seramik kaplı binalarından söz etmemek olmaz. Şehirde bununla ilgili bir kural olmamasına rağmen insanlar şehrin kültürüne saygı duyuyor. Yapılan binalar birbirleriyle uyum gösteriyor. Birçok ülkede göremediğimiz bu duyarlılığın insanın hoşuna gitmemesi olanaksız. İnsanlar koruma bilincine sahip, bu da beni mutlu etmeye yetiyor. Az daha unutuyordum, seramik demişken Ribeira’ya inmeden Sao Bento Tren İstasyonu’nun büyüleyici terminalini görmeyi ihmal etmeyin; şehrin tarihi olaylarının anlatıldığı seramik duvarlar gerçekten harika!

image

Birkaç günlük gezi yağmur dolayısıyla tam verimli geçmese de oldukça keyifliydi, zaten bir şehre gidince baştan aşağı her yerini gezmesini sevmiyorum, tekrar geldiğimde keşfedecek ve eğlenecek yeri yerler olması gezme motivasyonumu yükseltiyor. Bu durum Porto için de geçerli olsun. Başka bir gün görüşünceye kadar, Nata’ların damağımda kalan tadıyla özlemini dindiriyorum Porto…