Düşünüyorum.
Üniversite son sınıfta derste tartıştığımız kitaplardan biriydi; Boniface’ın Güçsüzlük İsteği kitabı. Keşke dün gibi kitabın ne anlattığını doyasıya tartışsaydım burada. Ama maalesef pek az şey hatırlıyorum o günlere dair. Belki hatırlamıyorumdur bile, sadece aklım söylemek istediğim şeyi hatırlıyormuş gibi düşünmemi sağlıyordur. Emin değilim.
Şöyle bir şey mesele vardı. Devletler artık dünyanın geri kalanında bir tehdit algısı yaratmamak adına güçlü gözükmek istemiyorlardı. İşte bunun adıydı güçsüzlük isteği. Örneğin İsviçre’yi ele alabilir pekala. Haksız mıyım? İnanılmaz bir ekonomik güce sahip olan İsviçre’nin dünya politikasına dair herhangi bir söz söylediğini hatırlayan var mı? Hatta tarafsızlık şeysinin arkasına sığınarak ne naneler yediklerini de eklemek lazım. Tek askeri güçleri Vatikan’ı koruyan palyaçolardan ibaret. İlginç bir durum. Acaba İsviçre dünyaya karşı bir güçsüzlük oyunu oynuyor olabilir mi? Bilmiyorum. Dahası Boniface’ın bahsettikleri bunlar mıydı yoksa ben kafamdan mı uyduruyorum tüm bunları, emin değilim.
Ama bir de mutsuzluk isteği var elbette. Bu konuda söyleyecek bir şeylerim olabilir. Geçen gün aklıma takıldı öyle. Acaba ben hayatımı mutsuz olmak üzerine kurmuş olabilir miyim dedim kendi kendime. Yetinmedim, bir arkadaşıma danıştım. Allah beni öldüreydi de sormasaydım keşke. Dedim ki mutlu olmak bir tercih midir? Gerçekten mutlu olmak insanın elinde olan bir şey midir diye kafa yorduğumda olmuştu bir zamanlar. Sonra geçti. Merak ettim gerçekten. Bazen bazı konularda çok ketum olabiliyoruz. Düşüncemizin doğru olduğuna körü körüne bağlanabiliyoruz, işte böyle durumlarda dışarıdan yardım almak fevkalade güzel bir fikir gibi geliyordu. Ama pek öyle değilmiş. Yani sonu ağızlar dolusu küfürler yememe yol açtı diye demiyorum bak, gerçekten işe yaramadı.
Halbuki gerçekten iyi niyetli ve içimdeki merak duygusunu gidermek için sormuştum. İşe yaradı mı bilmiyorum ama yine de iyi geldi denebilir. Sevmek tuhaf bir duygu. Gerçekten bir insan neden sever, neden sevmekten vazgeçmez. Aslında birçok yazar ve düşünür de bu konuya dair bir şeyler söylemiştir. Gerçekten neden severiz, neden vazgeçemeyiz, Tolstoy’a kalsa sevgidir bunun karşılığı.
Arkadaşımla konuşmamın sonunda, bana küfürler etmeye başlamadan hemen önce bunları düşünmeme yol açan kişiyi tamamen hayatımdan çıkarmamı öğütledi. Burada bir fikir ayrılığı yaşayınca küfürleri serbest bıraktı. Şimdi küfürler öncesine geri dönecek olursam. Bu arada bunu bir olay ya da kişi olarak düşünmemek lazım. Hayata dair genel bir çıkarım yapmaya uğraşıyorum sadece. Eğer bu kişiyi hayatımızdan çıkarmak yerine sevmek istiyorsak ne yapmamız gerek? Yani burada bir tercih yapmak lazım belki de. Ama işin içinden çıkılamayan nokta da burası. Arkadaşım tamamen unutup başka birini sevmemi felan söylüyordu en son. Marketten meyve alır gibi bir şey geldi bu fikir bana. Ne yani sevmek hemen böyle karar değiştirilecek bir şey miydi hakkaten? İstediğimiz karşılığı alamayınca hemen unutup sevecek başka birilerini mi aramalıyız yani?
Sanırım bu yüzden yapamıyorum ben. Sevemiyorum yani. Galiba bu mutsuzluk isteğinin arkasına saklanma nedenim bu olabilir. Mutsuz olduğumdan değil, mutlu olmak nasıl bir şey olduğunu unutmamdan dolayı. Dolayısıyla mutlu olmaktan korkuyor olmama hak veriyorum. O kadar ruh kırıklığından sonra işlerin hiçbir zaman düzgün gitmeyeceğine inandırdım sanırım kendimi. İşte bu yüzden insanlardan giderek uzaklaşıyorum. İnsanlarla arkadaş olmaktan bile sakınıyorum. Çünkü hepsi günün sonunda gidiyor. Giderken bir parçamı yanlarında götürmelerine katlanamıyorum.
Denemedim değil ama, İstanbul’a geldiğimde kendimden beklemeyeceğim derecede cesur çıkışlarım olmuştu. Mesela bir arkadaşımı ikinci kez dışarıya davet etme cüretini göstermiştim. Neyseki o konuyu da hayal kırıklığı ile atlatmasını bildim. Şimdi düşünüyorum da, bu kadar uzak bir insan olduğum için herhalde her şeyi elime yüzüme bulaştırırdım. Biz insanların neyi var bilmiyorum.
Acaba gerçekten böyle yaşamaktan hoşlanıyor muyum bilmiyorum. Ama sanırım artık kırılmaktan korktuğum için kendimi böyle izole etmiş olabilirim. İnsan bir süre sonra aynı filmi tekrar tekrar izlemekten yoruluyor herhalde. Büyük bir ruh yoksunluğu yaşadığım açık. Bu duruma üzülüyorum, bunu saklayacak değilim. Ama gidipte saçma sapan şeyler yapmak için bir bahane olamaz bu durum.
Bu konuda benim de hatam var bana kalırsa. İşler bu denli yanlış anlamalara yol açtığına göre önemli olduğunu düşündüğüm şeylerin aslında pek önemli olmadığını; ama önemsiz gördüğüm şeylerin oldukça önemli olduklarını anlamaya başladım. Ama şu saatten sonra kendimi değiştiremeyeceğim için benim açımdan yapacak bir şey yok sanırım. Aslında istediğim çok bir şeyde yoktu. Büyük aşklardan, sevmeklerden bahsetmiyorum. En temelinde bu bir tanımak arzusu. Birlikte iki lafın belini kırmak. Bu hayat ruhumuzu öldürüyor her geçen gün. Birbirimize dikkat etmeye ihtiyacımız var bence. Çünkü her geçen gün bir tarafımızı geri gelmeyecek şekilde bırakıyoruz. Anla işte ne bileyim.
Dönüp dolaşıp aynı noktada takılıyorum. Sahi mutlu olmak bir tercih midir? İstersem mutlu olabilir miyim? Yoksa bu mutsuzluk isteğinin ardına saklanarak yaşamaya devam mı edeceğim? Aslında bu bir soru değil, cevabı da yok bana kalırsa. Mutlu olmak nasıl benim tercih edeceğim bir şey olabilir ki? Geriye dönersek; örneğin arkadaşımın bana verdiği tavsiyeye; o kişiyi tamamen hayatımdan çıkarmaya, bu bana nasıl iyi gelebilir ki? Şimdi düşünüyorum da, bunu istemediğime eminim. O zaman ben mutsuz olmak isteyen biri oluyorum arkadaşımın gözünde, çektiğim “acılar” boşuna. Acı mı çekiyorum, bence çekmiyorum. Ama ona göre çekiyorum. Onun “akılcı/faydacı” yaklaşımı bana “mantıksız” geliyor. Ben olaya sevip sevmemek olarak bakmıyorum ama iş sanırım oraya çıkıyor. Söylediği şu; beni sevmeyen birini sevmemeliyim. Dur yahu, sevmeyebilirim ama neden unutayım ki? Ya da unutabilirim ama neden sevmekten vazgeçeyim ki? Beni kırmadı ki, beni üzmedi ki, yani benim onu sevmeme sebep olan hiçbir şey değişmedi ki? Ben neden vazgeçeyim. İnanın anlayamadım ve ben işin içinden çıkamadım. Mutlu olmak nedir? Tercih mi? İsteyerek mutsuz olunur mu? Hep cevapsız sorular.
Neyse iyi yanından bakmak lazım. En azından şarkı ve şiir var. Bir de onların olmadığını düşünsenize, nasıl mutsuz olunur asıl o zaman görürdünüz.
Sevgiler.