Bazı hikayeler hüzünlüdür. Yazmayı bırak aklına getirmeye bile cesaret edemezsin, üzer. Sanırım bu da öyle bir hikaye. Yıllardır içimde kalanları özgür bırakmanın zamanı sanırım geldi. Her zaman olduğu gibi sizin için pek bir şey ifade etmeyen bir hatıra bu, affedin. Geceye özel bir playlist yaptım, yazı bitene kadar dönecek. Bir paket sigaram baş ucumda ve dahası…
Bugün Schumacher’ın oğlunun açıklamalarına denk geldim, henüz 15 yaşında olan oğlunun. Babasının düzelmesinin çok uzun zaman sürebileceğinden bahsediyordu. Kaza haberini ilk duyduğumda yaşadığım şok geldi aklıma, neredeyse 1 yıl oluyor. Bu durum Schumacher’e hiç yakışmıyor, hem de hiç.
2006 yılının sonlarıydı. Ankara’da beni nasıl bir hayatın beklediğini bilmeden ilk aylarımı geçiyordum. Formula 1’de 2006 sezonunun sonlarına geliyorduk. 2005 yılında Bridgestone’un yaşattığı hayal kırıklığı nedeniyle çekişmeli bir sezon olmamış. Renault’un yeni yetmesi Fernando Alonso sezon sonunda, Kimi Raikkonen’in klasik şanssızlığının da etkisiyle şampiyon olmuştu.
Jean Todt, Ross Brawn ve Schumi üçlüsünün olağanüstü uyumuyla Ferrari küllerinden doğmuş ve 2000’li yılların başında hanedanlıklarını ilan etmişlerdi. Bu yıllar benim de Formula 1 izlemeye başladığım lise yıllarıydı. 2005’teki duraklama sonrası 2006 sezonu merakla bekleniyordu. Schumi yalnızca iyi bir pilot değil, aynı zamanda takımın gelişimine kendini adayan biriydi. İlk yarışlarda araç bekleneni veremiyordu. Hala Renault’dan bir adım gerideydiler ve akıllarda Schumi sezon sonunda Formula 1’i bırakacak mı sorusu vardı. Böyle bitmemeliydi.
2006 Kanada GP’sinin ardından rüzgar Ferrari’nin lehine döndü, verilen arayı iyi kullanmış ve harika bir geri dönüşe imza atmışlardı. Sezonun sonlarına doğru Alonso ile olan puan farkı iyiden iyiye azalmıştı. Sezonun 13. yarışı olan Macaristan GP’sinden önce Almanya’da kazanan Schumi puan farkını 11’e indirmişti. Ferrari ve Schumi için her şey yolunda giderken bu sefer gergin taraf Renault’ydu.
Budapeşte’de olağanüstü yağmur altında koşulan yarışta Alonso’nun yarış dışı kalması, ‘Rainman’ lakaplı Schumi için iyi haberdi. Ancak üst sıralara tırmanmak için aracını fazla zorlayan fren sorunuyla bitime üç tur kala yarış dışında kalsa da yalnızca 13 aracın finish görebildiği yarışta sıralamaya 8. sıradan girerek 1 puanı almayı başarmıştı.
ve İtalya GP’si, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ferrari evinde her zaman iddialıydı ve Schumi yarışı kazandı. Daha güzeli Alonso önce hatalı geçişi için ceza aldı, sonra da yarış dışı kaldı. Artık puan farkı sadece 2’ydi. Schumi geliyordu. Ama başka haberler de vardı. O da Schumi’nin son sezonu olduğuydu. Ferrari yaptığı açıklamada 2007’de Kimi ve Massa ile yola devam edeceklerini, Schumi’nin emekli olacağını açıkladı. Açıkçası yeteneksiz Massa için bir efsaneyi zorla emekliliğe gönderdiler. Şu coşkuya bakar mısınız…
Sezonun 16. yarışı Çin GP’si sanırım hiçbir zaman unutulmayacak, sadece yarışın sonucuyla değil, ödül töreninde yaşananlarıyla da. Yarışı Schumi kazanmış ve Alonso asık suratıyla ikinci olmuştu. Artık ikisi de 116 puandaydı, ancak Schumi 1 yarış fazla kazandığı için klasmanda liderdi. Tam iki yıl aradan sonra tekrar liderlik koltuğundaydı. Çok aramama rağmen videosunu bulamadım. Hatırlayacak olanlar vardır; Çin GP’si sonra yapılan madalya töreni ve şampanya seronomisinde Alonso asık suratıyla yerinde durmuş şampanyasını patlatmamıştı. Schumi, Fisichella ile beraber eğlenmiş ve fotoğraf için yerini almıştı. Fotoğraf sonrası Alonso şampanyasını gridde bekleyen takım arkadaşlarına atmıştı. Bilin bakalım ne oldu? Şişeyi tutamayan çalışan yüzünden şişe paramparça oldu. Zaten suratı bir karış olan Alonso’nun morali iyice bozulmuştu. Bunu gören Schumi ne yaptı dersiniz? Müthiş bir özen ile şişeyi arkadaşlarına attı ve şişe sağ salim yerine ulaştı. Bu olay sonrası Schumi’nin bakışları, Ferrari takımı çalışanlarının sevinç gösterileri gösteriyordu ki artık Schumi psikolojik olarak da Alonso’nun çok önündeydi. Şampanya olayı gerçekten harika bir an olarak Formula 1 tarihindeki yerini aldı. Yarış da harikaydı, aşağıdaki videodan yarıştaki geçişleri izleyebilirsiniz. Schumi’nin Renault’ları nasıl ters düz ettiği ortada.)
Ancak hala şampanya kırılma videosunu bulamadım. Bulan olursa bana göndersin olur mu? Gerek kalmadı, yazıyı bitirmeden videoyu buldum bile! Bir şey diyim mi kahkahalar ve mutluluklar eşliğinde izledim. Böyle mükemmel bir şey olamaz ya:) -ki ben hayatımda yazılara gülücük koymam, düşünün yani koyduysam nasıl sevindim demek ki-
İşte o anlar!
ve bitişin başladığı o yarış sezonun sondan bir önceki yarışı Japonya GP’si. Her şey yolundaydı, Schumi hızlı, arabası güçlü. Ama son altı yıldır olmayan bir şey oldu. Schumu’nin aracından dumanlar yükselmeye başladı. Önce yavaşladı, sonra kenara çekti. Evet en son 2000 yılında motor problemi nedeniyle yarış dışı kalmıştı Schumacher, bitişe 18 tur vardı. Giden sadece yarış değil, şampiyonluktu, o da biliyordu. Araçtan indi, hiçbir zaman hislerini belli eden birisi olmadı, ama gerçekten çok soğuk kanlıydı, pistin yanından paddock alanına doğru yürümeye başladı. O sakince yürürken, televizyon karşısında milyonlar, pistteki onbinler sustu kaldı, kameralar Ferrari garajını gösterdiğindeyse yüzü yere bakmayan hiç kimse yoktu. Evet, Schumi yarış dışıydı. İşte o anlar;
sonraki hikayeyi biliyorsunuz, şampiyonluğun kaybedilişi. Gelecek sene teselli niyetine Kimi’nin son yarışta şampiyon olması. Sizi bilmiyorum ama Schumi’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Anlamsızca değiştirilen kurallar yıllar boyu Ferrari ambargosunu kırmak için yapılıyordu, durumu iyice abarttılar. Zaten Kimi de olaydaki saçmalığa anlam veremeyip Formula 1’e birkaç sene ara verdi. Ferrari ise Kimi’nin yerine Alonso’yu oturtarak benim gözümdeki Kırmızı efsanesini öldürdü adeta. Bilemiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama o direksiyona kim yakışmaz deseler, gözüm kapalı Alonso derdim.
İşin kötüsü Schumi’nin daha kazanabileceği çok yarış vardı. 2006 yılında takımla beraber aracı inanılmaz geliştirmişlerdi. Eğer emekli olmasa 2007 ve 2008 yıllarında zirveye oynayacağı açıktı. Ama anlamsız baskılar belki de ara vermesine yol açtı.
Schumiyle beraber ben de uzaklaştım Formula 1’den, tabi bundan Formula 1 yayınlarını satın alan beceriksiz kanalların da katkısı var. Daha sonraları döndüğünü duyduk, Mercedes’in satın aldığı Brawn GP’nin koltuğunda Rosberg ile beraber yarışacaktı. Şans o ki, bir sene önce fırtınalar estiren araç 2 yıl boyunca nalları topladı. Çünkü kurallar o kadar hızlı ve gereksiz yere değişiyordu ki araçların bunlara uyum göstermesi için bazen tüm sezonu çöpe atmaları gerekiyordu. Yine olaya bakın ki Schumi temelli bıraktıktan sonra Mercedes tekrar uçmaya başladı. Artık bunları konuşmanın peki bir anlamı yok belki ama gerçekten kendim için yazmam gerekiyordu.
O Ferrari’nin motoru patlamayacaktı arkadaş ya! Hayır!
Sonra Kimi’nin mucizevi şampiyonluğu ve sonrasında Massa’nın yeteneksizliğine rağmen kılpayı kaçırdığı şampiyonluk ve Kimi’nin ayrılışı iyice zevkimizi bitirdi sanırım. Değişen kurallar, standartlaşan araçlar. Bir ara FIA gerçekten akıl tutulması geçiriyordu. Ben kural değişikliklerine yetişemiyordum bile.
Önce bir lastik kullanımına sınırlama getirdiler. Neymiş; yağmur yağmayan günlerde tüm araçlar yarışı başladıkları lastiklerle bitirmek zorundaymış. Yahu saçmalığa bakar mısınız? Yıllarca lastikler arasında taktik savaşları yaşandı. Her lastiğin avantajlı olduğu pistler vardı. Ama onlar ne yaptı, pit stopta lastik değiştirmeyi kaldırdılar. Sonucu ne oldu? Son 20 turda kabaklaşan lastikler, patlayıp yarışı dışı kalan araçlar, kabak lastikleri korumak adına geçişsiz, zevksiz yarışlar. Bir ara sıralama turlarını kazanan yarışı kazanıyor noktasına geldi yarışlar, o derece keyifsiz bir hal aldı.
Hadi lastik olayı tam anlamıyla skandaldı, peki ya yakıt alımına ne demeli? Çıkardıkları kurala bak, Her araç full depo ile yarışa başlayacak ve pit stopta yakıt alımı yapmayacak. Yahu bu kural direkt olarak sporun mücadeleci ruhuna ters be. Eski günleri hatırlıyorum. Formula 1’in en keyifli anlarıdır pit stoplar. Geride girip önde çıktığın olur. Yarış öncesi sıralamalara göre taktikler konuşulurdu 1 uzun ya da 2 kısa pit stoplar hakkında. Rakibin pite girdiğinde boş depoyla hızlı turlar atarak önüne geçmeye çabalanırdı. Herkes yarışta önündeki tarafından yavaşlatıldığını iddia eder küfürü basardı canlı yayında. Hele bir de birincilik mücadelesi içindeki pilotlardan biri pist başında görünürken diğeri de pit stoptan çıkış yaptı mı değmeyin keyfimize. Heyecan, zevk buydu işte. 0.1 saniyeler bile çok değerliydi.
Bilemiyorum, yaş itibariyle 2000’ler ve sonrasını yakalamış bir nesiliz. Schumi Hakinen kapışmalarının sonlarını yakalayabildik. Sonra deli adam Montoya geldi, ayrı bir keyif kattı. Schumi bıraktı, Kimi’yi bağrımıza bastık. Sonra o da bıraktı, biz de uzaklaştık. Schumi döndü, eski günlerin hatrına bizler de döndük ama ne biz eski bizlerdik, ne de Schumi bıraktığı Formula 1’i buldu karşısında. Her şey değişmişti. Milyar dolarlık bir adam FIA’yı oyuncak gibi elinde tutuyordu, standart araçlar, saçma kurallar. Sanırım hali hazırda tek lastik sağlayıcı var. O bile başlı başına soğuma nedeni. Motorlar küçültüldü, araçlar yavaşlatıldı. Artık eskisi gibi değil hiçbir şey. İnsan özlüyor, insan üzülüyor.
Özledik be Schumi, podyumdaki sevinç gösterilerini, havaya zıplayıp ayaklarını geriye kollarını yukarıya kaldırdığın klasik sevincini. Asla ritmini tutturamadığın İtalya Milli Marşı’na eşliğini bile özledik.
Bir an önce iyileş Schumi, biliyoruz sen düştüğün gibi kalkmasını da başarırsın ama çok uzamadı mı be. Kalk artık, yakışmıyor bu durum sana…